Macar Darvas ve Attila'nın Annesi
- İrem Ela Yıldızeli
- Jan 1, 2016
- 6 min read

'Kemanlar Kralı' ve 'Kralların Kemancısı' lakapları ile tanınan Halil Darvaş’ı belki de birçoğunuz bilirsiniz. Macar asıllı keman virtüözü Darvaş'ın takma ismi Roosevelt, Churchill ve Mussolini gibi devlet adamlarının önünde verdiği sayısız konserlerden dolayı zamanında Amerikan basını tarafından kendisine yakıştırılmış. Kimi mecralarda, kendisinin sanat gücünün Atatürk tarafından keşfedilerek yıllar önce Macaristan'dan Türkiye'ye getirildiği ve nüfus cüzdanının dönemin Başbakanı İsmet İnönü tarafından imzalandığı yazıyor. Fakat aile tarafından tek bilinen, Yahudi olduğu için 2. Dünya Savaşı'nda elinde sadece kemanıyla Türkiye’ye kaçıp dinini değiştirerek Halil ismini almış olması...
Benim bu isimle tanışmam çok yeni, 6-7 ay öncesine dayanıyor. O dönem, Levent'in tarihini anlattığım serginin açılışına az bir süre kalmıştı. Herhangi bir hata ya da atladığım bir konu olmaması için Leventli büyüklerimden bir araya gelmeyi rica etmiştim. Mart ayı, bir Pazar günü Bebek'te buluştuk. Masanın üzerine ilk kurulduğu yıllar olan 1950'lere ait Levent evlerinde yaşayanların listesinden oluşturduğum haritayı serdim. Onlar, evleri ve isimleri tek tek kontrol ederken, ben de serginin görsel kurgusunu anlatmaya koyuldum.
Galeri ince uzun bir koridordan oluşuyordu ve girişinde hazırlamış olduğum foto realistik çizimlerle semti anlatacaktım. Bu noktada en önemsediğim konu "Levent" isminin hemen görülmemesiydi. Tarih anlatımlarında önüne geçemediğimiz bugünün önyargılarının benim Cumhuriyet Mahallemin hikayesiyle karışmasını istemiyordum. Resimleri mahallenin mimari yapısı, komşuluk, esnaf, çocukluk anıları ve Türk sineması olarak konumlandırmıştım. Serginin koridorunda ilerledikçe karşınıza çıkan kişisel eşyalardan orada yaşayan isimlerle yavaş yavaş tanışılacaktı. Reşat Nuri Güntekin, Aziz Nesin, Hüseyin Katırcıoğlu, Göksel Arsoy vb... Başlarda daha masalsı anlatılan mahallenin, bildiğimiz Levent semti olduğu koridorun sonunda bağlandığımız odada ortaya çıkacaktı. O odada kişisel arşivlerden oluşan 400'e yakın Levent fotoğraflarından oluşan albüm, mahallede yaşamış 100'e yakın ünlü isimlerin portre ve biyografilerinden oluşan bir köşe bulunacaktı ve karşısındaki büyük duvara da bütün mahallelilerin isimlerinden oluşan haritamız asılacaktı. Cumhuriyet Mahallemin kısa filmi için sinema odası bile ayarlanmıştı.
Levent evleri ile ilgili çocukluk hatıralarımda unutamadığım en karakteristik ayrıntı tahta panjurlarıydı. Babaannemin evinin panjurlarının arasından ansızın fırlayan kertenkeleyi nedense unutamamıştım ve bu yüzden bir şekilde panjurları sergide sergilemek istiyordum.
Semtte, 1950'lerden kalma ve bugün kullanılmayan evin sahibinden izin alıp panjurlarını sökmeye kalkıştığım gün, orada yaşayan evsiz kişiler tarafından evin bahçesine kilitlendiğimde çok korktuysam da bu işin peşini bırakmamıştım. Bir gece öğrencilerimi yanıma alıp yanımızda fener ve aletlerle, kırmızı panjurları almayı başarmıştık. Onlarla ne yapacağımla ilgili hiçbir fikrim de yoktu aslında...

"Nasıl böyle bir şeye tek başına kalkarsın" diyerek Leventli büyüklerim hayrete düşmüştü. "Bundan sonra bu gibi konularda bize haber vereceksin, hep beraber gideceğiz". Konuyu dağıtmak için "Peki" dedim, "Açılış gecesinde hangi müziği çalsak?". Levent mahallemin sesi ne olabilirdi? Mahalle sakinlerinden Zeki Müren, Refik Fersan gibi Türk Klasik müziği mi yakışırdı? Yoksa Haluk Tarcan ve opera sanatçılarından klasik müzik mi?.. O sırada beni dinlemediğini sandığım, kafası haritaya gömülü olan Haldun Ağabeyim ansızın bana dönerek, "Hiç kuşkusuz, Halil Darvaş!" dedi. Tanımıyordum. "Macar bir keman virtüözü. Tango ve çigan müziği çalardı. Sabahları penceresinin önünde çalışır, sokaklarda hep onun keman sesini duyardık."
Çok etkilenmiştim. Sokaklara akan keman sesi... Hiç kuşkusuz, Darvaş, Levent'in sesi olmalıydı! Hem Cumhuriyet'in ilk yıllarına dayanan 1950'lere tango müziği çok yakışırdı. Hemen cep telefonumdan müziğini açtım, dinlemeye başladık. O an Haldun Ağabey haritayı bıraktı ve bana Darvaş'ı anlatmaya başladı. "Fakat çok üzücü bir hikayesi var" dedi. "Genç eşini, oğlunun doğumunda kaybetti. Oğlu Attila..."
Bu beni bazı nedenlerden dolayı çok etkilemişti. Birkaç gece uykusuz kaldıktan sonra dayanamayıp Attila'yı bulmam gerektiğine karar verdim.
ATTİLA'NIN ANNESİ
Sevgili Attila,
Sizin Halil Darvaş'ın oğlu Attila olduğunuzu tahmin ederek yazıyorum, umarım yanılmıyorumdur. Ben, sizin de içinde doğduğunuz Levent mahallesi ile ilgili sergi hazırlayan bir sanatçıyım. Mahalle, Cumhuriyetin ilk çağdaş yaşam projesi olduğu için "İdeal Şehir" diye adlandırdım ve amacım 1950 ve 1970'lerin Cumhuriyet değerlerini ortaya koymak.
Geçen günlerde sergi için hazırlık yaparken, mahalle büyüklerimle toplantımız sırasında konu müzikten açıldı. İdeal Şehir'imin sesi kim olmalıydı diye sorduğumda içlerinden biri babanızı söyledi.
Cehaletimi bağışlayın, bu isimle ilk karşılaşmamdı. Sabahları pencere önünde keman çalışından bahsediyorlardı. Kafamda resmini çizdiğimde o kadar sevdim ki... Heyecanla sergimin müziği olmasına kadar verdim. Sonra üzücü bir hikayesi olduğundan bahsettiler. Sevdiği eşini kaybedişi, oğlu Attila'yı... Garip bir şekilde sizin hikayeniz bana tanıdık gelmeye başladı. Onlar anlatırken bir yandan babanızın müziklerini dinlemeye başladım. O tangoları...
Açıkçası biraz sarsıldım. Aynı hikaye ailemde yaşandığı için etkilenmemem sanırım kaçınılmazdı. Anneannemi, dayım Atilla'nın doğumunda kaybetmişiz. Annem annesini pek hatırlamıyor ama küçüklüğümden beri gizemli bir şekilde üstü örtülmüş bu konuyla ilgili ağzını bıçak açmazken, tek anlattığı şey yas döneminde aylarca akşamları babasının akordiyonda, kuzeninin de kemanda tangolar çaldıkları... Bu yüzden size yazmaya karar verdim.
Aslında, mahallede uzun yaşamadığınız için bana katkıda bulunabilecek bir hikayeniz yoktur elbet. Ama en azından size 23 Nisan'da gerçekleşecek bu etkinliği haber vermek istedim. Hem elinizde babanız veya annenizle ilgili bir fotoğraf/video belge var ise paylaşmak isterseniz çok memnun olurum.
Tabii bunlardan daha önemlisi mahallelilerden size mesaj iletebilirim. Anneniz Elizabet'in mahalleden çok yakın arkadaşı Nazan Teyze, dostunu ve bebeğini hiç unutmadığını söylüyor. Eğer anneni merak edersen de, dünyanın en güzel kadını ve en candan arkadaşı olduğunu bilmeni istiyor.
Son olarak, açılışta bize katılmanızdan onur duyardık ama sanırım Kanada'dan gelmeniz kolay olmayacaktır. Fakat bilin ki eğer bir gün Türkiye'ye ziyaret ederseniz sizinle tanışmak isteyen bir mahalle dolusu arkadaşınız var.
İçtenlikle,
İrem
--------
Sevgili Irem,
Wow wow wow........beni ağlattın! Bu, ansızın bulutsuz bir havada şimşek çarpması gibi! Bunun benim için ne anlama geldiğini bilemezsin. Annem ve babam benim için bir gizem konusu, onlarla ilgili çok az şey biliyorum ve onların neslinden pek kalan olmadığı için ümidimi de yitirmiştim.
Geçen sene babamın 30. ölüm yıldönümü için müzik orkestrası beni Marmaris'e davet etti ve gidemediğim için kalbim kırılmıştı.
Türkiye beni çağırıyor. Ben de ailemi daha çok tanımak istiyorum. Açılışa gelip mahallelilerle tanışabilmek için elimden geleni yapacağım.
Beni bulmana çok sevindim! Fazla duygusallığımdan dolayı kusura bakma ama sanırım bütün bu olanları hazmetmem gerekiyor.
Saygılar
Attila Darvaş

1912 doğumlu olan Halil Darvaş, Macaristan'da Franz Liszt Müzik Akademisi'nden mezun olduktan sonra Macar Kraliyet Orkestrası'nda çalışmış ve Trio Budapest ile büyük takdir toplarken, festivallerde birincilik ödülleri almış bir sanatçıydı. 2. Dünya Savaşı sırasında Türkiye'ye yerleştikten sonra Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nda da çalışan Darvaş, uzun yıllar Türkiye radyolarında ve televizyonda konserler vermiş.
1965 yılında eşini kaybettiğinde yaşı ilerlemiş olması nedeniyle oğluna tek başına iyi bakamayacak durumdaydı. Konserler için sürekli seyahat etmek zorunda olduğundan Attila'yı anneannesiyle beraber kendi memleketi Macaristan'a yollamak zorunda kalmıştı. Arada onları ziyarete gitmiş elbet, fakat mahallelilerin de anlattığı o yüzündeki sert ifadesinden dolayı Attila, babasına karşı çekingen ve sevgisini tam bilememiş bir çocuk olarak büyümüş.
Aynı ülkede olmadıkları için ayrı olmaktan yakınsa da aslında müzik yolunda babasıyla aynı yoldan yürümüş.

20 yaşında Budapeşte'de Béla Bartók Konservatuvarın'dan mezun olduğunda babasının ölüm haberi gelmiş. Türkiye'ye gelip veda ettikten sonra ona kalan tek mirası olan kemanını yanına alamadığı için içinde hep bir ukte kalmış. Ama artık buralarda kalmak istemeyip uzaklara göç etmeye karar vermiş. Bu kararın ardından Kanada'ya taşınmasıyla müzik kariyeri parlıyor. Belki babası gibi krallara çalmamış fakat Kraliyet ailesi tarafından Dame ünvanı alan Shirley Bassey gibi sanatçılarla çalmanın yanı sıra, Montreal ve Toronto Jazz Festivali ve Avrupa'nın birçok şehrinde dünya çapında önemli müzisyenlerle konserler veren iyi bir müzisyen olmuş.
Bir sabah, seksen yaşında olmasına rağmen teknolojiyle arası çok iyi olan ve Facebook'da bizlere opera, klasik müzik paylaşıp her sabah kalp resimli "Günaydın" mesajlarını eksik etmeyen Nazan Teyzem'le, Attila'nın yazışmalarını gördüm. Nazan Teyze, ona "0ğlum! Büyümüşsün. Ne kadar yakışıklı olmuşsun!" diyordu.
Anlatıldığına göre kızını kaybeden Anneanne'nin kendini toparlaması zor olduğu için ilk aylarında Attila'yı, Nazan Teyze ve diğer komşular sahip çıkıp büyütmüşler. Nazan Teyze bu yüzden mesajında 'oğlum' diye seslenmişti. Güzelliğini öve öve bitiremedikleri ve çok sevdikleri arkadaşları Elizabet'in bebeği, birkaç ay bile olsa kendi bebekleri olmuştu. Yine anlatılan hikâyelerden biri de, Halil Darvaş'ın oğlu gittikten sonra on sene kadar sakladığı yatağı yan komşunun yeni doğan oğluna hediye etmiş olmasıydı. Baba Darvaş oğlunun yatağının başında yeni doğan komşu bebeğe keman çalarmış.
Sergi çalışmaları sürerken Attila'yla yazışmalarımız ve komşulardan öğrendiklerimi onunla da paylaşmaya devam ediyordum. Bu arada bana, babası ve annesine ait fotoğraf ve videolar yollamayı da ihmal etmedi. Bir videoda babası, Levent'teki evinin kırmızı panjurlarının arasından bahçeye çıkıp keman çalıyordu. Ve nihayet kırmızı panjurlar sergimde yerini bulmuştu. Halil Darvaş, sadece müziği ile değil, büyük bir inatla o yıkık evden aldığım kırmızı panjurların arasından yansıttığımız görüntüyle sergimin en güzel köşesinde aramızda olacaktı.
Son haftalarda artık Attila ile emaillerimizin konu başlığında geri sayım başlamıştı. İlk yazışmamızın ardından bir iki hafta zombi gibi gezdikten sonra '-10' başlıklı email 'karnımda kelebekler uçuyor'a dönmüştü. Attila, Teyze'sini annesi diye bilerek büyümüştü. "Herşey bir sabah oldu" dedi. Senelerce Anneanne'nin yas hallerine akıl erdiremiyormuş. "Anneannem'de kalıyordum. 12 yaşındaydım. Bir sabah uyandığımda onu, kaybettiği kızının fotoğrafına bakarken yakaladım. Sonra bana bakışından anladım. 'Asıl annem kızın Elizabet, değil mi?' dedim."
Onca zaman üstünü örttükleri, sır gibi sakladıkları Elizabet...
--------
Attila,
Annen ve benim Anneannem'in aynı gün vefat ettiklerini görünce inanamadım! Artık anneni bulmaktan başka çarem yoktu. Uykusuz bir gece ve uzun maceralı bir sabahtan sonra onu buldum...
İşte;
"Attila'nın annesi... Elizabet".


Leventli komşular (soldan sağa); Haldun Tüzel, Attila Darvaş, Tunç Sirman, Dr. Ahmet Çekici, Nazan Sirman, Tümay Giray Çekici, İrem Ela Yıldızeli